üniversite kursu ankara






aramakla ele geçmez deyimi


çok az bulunan, çok değerli bir şey, kolay kolay bulunmayan bir şey. örnek: Bu fırsat aramakla ele geçmez, iyi değerlendir.









Son Sorgulanan Deyimler

Deyim

Anlamı

çok az bulunan, çok değerli bir şey, kolay kolay bulunmayan bir şey. örnek: Bu fırsat aramakla ele geçmez, iyi değerlendir.

 Doğruluğu bilinmeyen, inanılmayacak sözleri bir başkasından işiterek söylemiş olmak.?Ben şefin yalancısıyım, müdür ihalelerde insiyatifini kullanıyor ve rüşvet yiyormuş.?

Çok çalıştın, Allah bunca çalışmanı, didinmeni değerlendirsin, onu boşa çıkarmasın, bu çalışmanın iyi sonucunu almanı dilerim anlamında kullanılır.

(1) çözümsüz kalarak yetersizliğini anlayıp direnmeyi bırakmak, acmdırıcı bir tavır içine girmek, örnek: Önümde boyun bükünce, acıdım. (2) (bir şey, birini) çaresiz bırakmak, güçsüzleştirmek. örnek: Babasının ölümü onun boynunu büktü. (3) bir durumu, bir işi ister istemez kabul etmek. örnek: Bize karşı boyun bükmek zorundadır. (4) (bitki) susuzluk, besinsizlik, hastalık gibi nedenlerle canlılığını, dikliğini yitirmek, örnek: Bir gün içinde çiçeğim boyun bükmüştü.

gücenmiş olsun olmasın, bir kimseyi, uygun bir davranışla, bir sözle, bir armağanla hoşnut etmek, sevindirmek.

 Birkaç kişi, birini kollarından bacaklarından tutup havaya kaldırmak.?Hep birlikte babalarını karga tulumba edip havuzun başına getirdiler.?

gerçeği söylemekten çekinmeyen, her şeyi açık açık söyleyen (kimse).

ka. kötü bir duruma, güç bir duruma düşmek.

"Araları bozulmak, bozuşmak" anlamında tehdit olarak kullanılır.

Hareketlerini düzeltmezsen külâhları değişiriz, ona göre!

Bektaşinin birisi züğürt kalmış. Hem yaz ayı hem hava çok sıcak. Orada burada gezmekten yorgun düşmüş, aç bi aç dolaşmaktan halsiz kalmış. Tam cami yanından geçerken öğle ezanı okunmaya başlamış. Cami avlusuna girip şadırvandan suyunu içmiş. Abdest alanları görünce de "Bari ben de abdest alayım. sonra da cemaatle birlikte namaz kılar, çıkışta da mendil açarım" diye düşünmüş.

O sırada bir Rum bakkal, şadırvanda terazisinin kefelerini yıkamaktaymış. O da bunaldığı için, külahını çıkarıp yanına koymuş. Bektaşî, abdest aldıktan sonra kendi külahı yerine Rum bakkalın külahını alıp başına geçirmiş. Namaz sırasında bütün cemaat, başında Rum külahıyla namaza gelen bizim Bektaşiye bakıp durmuş.

Namazdan sonra Bektaşî herkesten önce camiden çıkıp kapı önüne mendil açmış. Cemaattekiler "Bakın şu Ruma, Müslüman olmuş, hem de güzel güzel namazını kıldı." diyip keselerinde ne var ne yok Bektaşînin mendiline dökmüşler. Bu durum Bektaşînin çok hoşuna gitse de pek bi anlam verememiş. Tam mendiline sığmayan paraları külahına doldurmak için başındaki külahı çıkarınca bir de ne görsün, Külah onun külah değil. Kendi kendine "Durum şimdi anlaşıldı. Cemaat beni Rumdan dönme Müslüman zannetti. Mangırlar bu yüzden geldi, Demek ki bazen külahları değişmek gerekiyormuş" demiş.

gördüğü bir iyilik karşısında kendini borçlu sayan (kimse).

beklenmedik bin anda, ansızın ölmek.

 (Kadın) çok büyük istekle çalışıp hizmet etmek, özveri ile birileri uğrana çalışmak.?Sizi okutabilmek için saçımı süpürge ettim.?

Tüm Hakları Saklıdır © 2008 - 2024

Sitemizin SEO çalışması Seo Uzmanı Zeze tarafından yapılmıştır.
anlaminedir.com bir nerededir.com sitesidir.